Abstract
Kadının toplumdaki yeri problemi, cinsiyet ayrımına bağlı olarak ortaya çıkan kadınların ezilmesi ve ikincileştirilmesi sorunudur. Cinsiyet ayrımına karşı mücadele veren ve bu problemin giderilmesine yönelik düşünce üreten ideolojilerin başında “feminizm” gelir. Feminizm ile birlikte kadınların toplumdaki durumlarının iyileştirmesine yönelik liberal ve sosyalist düşünürler de çaba göstermişlerdir. John Stuart Mill, yaşadığı dönemde kadın ve erkek arasındaki ilişkileri düzenleyen ve yasal olarak kadını erkeğe bağımlı hale getiren ilkenin yanlış bir ilke olduğunu düşünür. Bu ilke, aynı zamanda insanlığın gelişiminin önündeki en büyük engellerden biridir. Dolayısıyla bu ilkenin yerine, kadın ya da erkeğin, hiçbirinin diğeri üzerinde bir ayrıcalık ya da güç kullanma hakkına sahip olamayacağı, diğerinin de hiçbir yoksunluk hissetmeyeceği, bir mükemmel eşitlik ilkesinin benimsenmesi gerekir.