Abstract
Bu çalışmada Metin Erksan’ın 1965 yapımı Sevmek Zamanı filminin “bir resme âşık olma” hikâyesi gibi görünen anlatısının aslında dönemin varoluşçu felsefesinin Türkiye’deki özgün bir yansıması olduğu ve bunun da filmdeki kadın karakter ile kurulduğu gösterilecektir. Yazıda filmde beliren temsil, korku, özgürlük ve iletişim temaları öncelikle Platon’un mağara alegorisi ve Heidegger’in varoluşçu felsefesinin Dasein (orada-varlık) kavramına başvurularak ele alınacaktır. Filmde âşık olduğunu söylemekten çekinen Halil’in Meral’in temsiline kaçışı resmin bakışındaki iyilik ve sevgi ile açıklanır. Doğada insanların uzağında yaşayan ve çalışan Halil arkadaşı Mustafa’nın kötülük uyarısı ile Meral’den kaçmaktan vazgeçip onunla konuşmaya karar verir. Halil’in kaçışındaki korkunun kaynağı Halil’in varoluşunun Meral tarafından tanınıp onaylanmaması ihtimali olsa da Meral’in Halil’in varoluşuna özgürce ve ihtimamla yaklaşarak Halil’in korkusunu daha derin bir varoluşsal kaygı ve özgürlükle karşı karşıya getirir. Yazı Meral’in Halil ile aynı moda girebilip onu anlayabilmesi ve bu güce sahip olmasının ikisi arasında iletişimi mümkün kıldığını iddia etmektedir. Yazıda en son filmin toplumsal gerçekçi yanında kadın sorununun nasıl şekillendiği ortaya konulacaktır. Meral Halil’i tanısa, kendisi Halil tarafından tanınsa bile kendi sınıfından gelen bir tanıma reddi ile karşılaşmaktadır. Bu tanımamanın ölüm kadar sert bir şiddete ulaşmasının nedeni ise ekonomik sınıfı değil cinsiyetidir.