Abstract
Stoacılığın “doğaya uygun yaşamak” ifadesinde dile gelen meşhur düsturu, doğanın, uygunluğun ve yaşamın anlamıyla yakından ilgilidir. Bu kavramların mahiyeti ereğin “doğaya, akla ve erdeme uygun yaşamak” şeklinde genişletilmesini sağlar ve bu haliyle erek, Stoacı felsefe bölümlerinin tümüne sirayet eder. Doğanın fizikle, uygunluğun da mantıkla olan bağlantısı, erdemi de etikle ilişkilendirmeyi sağlar ve Stoa etiği bütünüyle erdem araştırmasına adanmış gibi görünür. Pek çok Antikçağ filozofu gibi erdemi yetkinlik ya da tamamlanma olarak düşünen Stoacılar, insanın iyisinin ve nihai ereğinin erdemli bir yaşam olduğunu düşünürler. Bu iddialarını temellendirmek üzere erdemin doğasını incelemeye yöneldiklerinde ise onun doğasını, türlerini, niteliklerini ve değerini tartışma konusu yaparlar. Bu noktada erdemin biricikliğini temellendirmeyi amaçlayan erken dönem Stoacıların bazen benimsemek bazen de reddetmek üzere sahiplendikleri Nikomakhos’a Etik, Stoacı filozoflar ile Peripatetik okulun temsilcileri arasında süre giden tartışmaların asli kaynağı olur. Aristotelesçi öncülleri kısmen paylaşan erken dönem Stoacılar, sahiplendikleri Sokratesçi mirası tahrif etmeksizin erdemin biricikliğini vurgulayan görüşleriyle bir ahlaklılık olanağı sunarlar. Erken dönem Stoacıların öncellerinden farklılaşan erdem görüşlerinin tartışıldığı bu çalışmada erdem kavramı üç açıdan ele alınmıştır. Etik, epistemolojik ve ontolojik kuramlarla yakından ilişkili olan bu sınıflandırmaya göre erdemin neden tek iyi olarak konumlandırıldığı, bilgiyle özdeşleştirilmesinin ne anlama geldiği ve bilgenin ruhunda bedenlenen erdemlerin nasıl bir bilgelik anlayışına yol açtığı ortaya konulmuştur. Sonuç bölümünde ise günümüz açısından bu erdem görüşünün anlamına ve değerine ilişkin birtakım hususlara değinilmiştir.