Abstract
İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Meşrutiyet’in yeniden ilanı için II. Abdülhamid’e karşı yürüttükleri muhalefete dönemin bazı ulema ve İslamcı aydınlarının da katıldığı bilinmektedir. İslamcıların bu muhalefete katılmalarının en önemli nedeni, ulema sınıfının geleneksel gücünü kaybetmesinin yarattığı endişelerden kaynaklanmış ve buna bağlı olarak da modernleşmeyle beraber devletin giderek laikleşen yapısına bir müdahale olarak düşünülmüştür. İslamcı aydınların muhalefete katılmasıyla beraber hem dindar halk kesiminin Meşrutiyet’e bakışı değişmiş, hem de Abdülhamid karşıtı muhalefet güçlenip artan bir toplumsal desteğe sahip olmuştur. Sultan Abdülhamid’in tahttan indirilmesinden sonra iktidarı ele geçiren İttihatçıların devlet yönetimindeki tecrübesizlikleri ve Meşrutiyetten beklentileri gerçekleşmeyen İslamcı aydınların önceki döneme yönelik eleştirilerini yeniden gözden geçirmelerine yol açmıştır. Bu yeni değerlendirme ve özeleştiriler Abdülhamid dönemini tamamen olumlayan bir çerçevede olmamakla birlikte, hata ve yanılgıların itirafı olmaları açısından önemlidir. Osmanlı tarihinde adı İttihad-ı İslamla nerdeyse özdeşleşmiş bir padişaha İslamcıların hangi gerekçelerle muhalefet ettiği ve bunun hangi argümanlarla savunduğu, kendilerinin sınıfsal bir mirasçısı olarak görülebilecek olan ulema sınıfıyla medreselerin Abdülhamid’le sorunlu ilişkilerinin bu muhalefeti ne derece etkilediği önem arz etmektedir. Bu makalede İslamcıların; Sultan Abdülhamid’e muhalefetinin sebepleri deşilmekte, İttihat ve Terakki deneyimi ve sonraki dönemde yaşadıkları tecrübelerden yola çıkılarak uzun süreli iktidarda kalan bu padişah ile ilgili yanılgı, pişmanlık ve itirafları değerlendirilmektedir.