İslam Düşünce Tarihinin en büyük ekolu olan Eş’arilik, şüphesiz imamı ve kurucusu olarak kabul edilen İmam Eş’arî’nin fikrilerinin temel alındığı bir mezheptir. Eş’arî’nin inanca dair düşünceleri içinde en dikkati çekenlerden biri de iman konusundaki görüşleri oluşturmaktadır. Ona has iman görüşü İslam düşüncesindeki iman anlayışları içinde farklı bir yere sahiptir. Bu çalışmada bu farklılıklar öne çıkarılarak İslam Mezheplerinin temel ayrılık noktalarından biri olan iman konusuna Eş’arî’nin bakışı ve onun bu konu ile ilgili telif ettiği İman Risalesi ele alınmıştır. İmam Eş’arî yüzden (...) fazla eser yazmış olmasına rağmen bize ulaşan ve mevcudiyeti bilinen çok az eseri vardır. Bunlardan Makâlat, el-İbâne, el-Luma’, Risale ila Ehli Sağr ve İsthisanu’l-Havd eserleri ilim dünyasında şöhret bulmuş, üzerinde çalışmalar yapılmış ve Türkçeye de çevrilip yayınlanmıştır. Adı geçen beş eser açısından durum bu iken bu makalede söz konusu edeceğimiz İman ile alakalı eseri ilim dünyasında pek şöhret bulmadığı gibi tespit edebildiğimiz kadarıyla ülkemizde üzerinde bir çalışma veya çeviri yapılmadığı gibi eserin Arapça metni de yayınlanmamıştır. Bu boşluğu doldurmak amacıyla hem Eş’arî’nin iman görüşü hem de sözü edilen eserin değerlendirilmesi ve Türkçe çeviri ile birlikte Arapça metninin de yer aldığı bir çalışma yapılmıştır. Böylece bu makale ile Eş’arî’nin mevcut eserlerinin tümünün ülkemizdeki ilim taliplerinin istifadesine sunulmasına katkı sağlanması hedeflemiştir. (shrink)
Mehmet Akif İnan, Türkiye sendikacılığının önde gelen bir siması olarak bilinmesinin yanı sıra şâir ve yazarlığıyla da toplumun ekseriyeti tarafından tanınan bir şahsiyettir. Fakat sûfî kişiliği pek bilinmemektedir. Yapılan araş-tırmada İnan’a daha mücadeleci ve aktif karakter sağlayan hakikat, bilinmeyen tasavvuf ve tarîkat yönüdür. O, tasavvuf terbiyesinin kazandırdığı ahlâkla, insanlara önceden gösterdiği fedakârlığın daha fazlasını gösterir. İnan, tasavvuf ilmiyle benlik dönüşümünü gerçekleştirdikten sonra hem sendika çalışmalarında hem yazılarında ve şiirlerinde neslin kendi öz kültürü ve medeniyetiyle yetişmesi için gayret göstermiştir. İnan’ın (...) tarîkata intisabı yakın çevresi tarafından hayretle karşılanırken, tasavvufun kendisine kazandırdığı hal ile insanları kucaklaması, onların dertlerini paylaşması, arkadaşları tarafından "entelektüel derviş" olarak vasıflandırılır. Bu konuda yakın arkadaşları ve kendisini tanıyanlardan birçok eleştiri almıştır. Bu çalışmada, İnan’ın hayatı, eserleri, hayat mücadelesi ve pek bilinmeyen sûfî kişiliği ele alınmaktadır. (shrink)
18. yüzyıl Aydınlanma felsefesinin Romantik filozofu Jean Jacques Rousseau pek çok çalışmaya konu olmuştur. Bu çalışmada Rousseau’nun özellikle başta “Bilimler ve Sanatlar Üstüne Söylev” adlı çalışması esas alınarak onun bilim ve sanatlara bakışı ele alınmıştır. Rousseau, söz konusu eserinde ele aldığı bilim ve sanat hakkındaki düşünceleri nedeniyle çok kez eleştirilmiştir. Bu çalışmanın amacı Rousseau’nun bilim ve sanata karşı olduğu yönündeki bir eleştiriyi tartışmaya açmaktır. Çalışma, Rousseau’ya yöneltilen eleştirilere karşı suçlamalara nasıl tepki verdiğini bizzat onun eserlerinden yola çıkarak ortaya koymayı amaçlamaktadır. (...) Rousseau’nun derdi uygarlık neticesinde inşa edilen toplumda, insanların değerlerinin nasıl yitip gittiğini göstermektir. Nitekim Rousseau, özgür ve eşit doğan insanların böylesi bir toplumda “her yerde zincire vurulduğunu” ifade eder. O, bu durumun sorumluları olarak gördüğü sahte aydınları ve bilginleri eleştirmektedir. Zira Rousseau, bu kişilerin bilim ve sanat adı altında yaptıkları çalışmaları insanlara tuzak olduğu için eleştirmektedir. Çünkü ona göre, uygarlık durumu, insanı gerçek doğasından ve doğal olan yanından uzaklaştırmakta ve değersizleşmektedir. (shrink)
Kur’an-ı Kerim indirildiği günden bugüne hem muhtevası hem de üslubuyla gerek inananların gerekse inanmayanların hep ilgisini çekmiştir. Bu ilgi zamanla onun başka dillere tercümesini beraberinde getirmiştir. Bu tercüme faaliyetleri aynı şekilde hem Müslümanlar hem de Gayr-i Müslimler tarafından yapılmıştır. Kur’an-ı Kerim’in kendine has ve tarih boyunca benzerinin getirilemediği eşsiz bir üslubu vardır. Onun üslubunun eşsiz olması aynı zamanda başka dillere tercümesini de zorlaştırmaktadır. Ancak Kur’an hitabının tüm insanlara yönelik olması onun başka dillere tercümesini de zorunlu kılmıştır. Bugüne kadar farklı dillere (...) yapılmış Kur’an tercümelerinin sayısı yüzü aşmıştır. Bu tercümelerin her birinin Kur’an’ı doğru anlamaya katkı sunmak iddiası, tercümelerde takip edilen yöntemi de belirlemiştir. Bu yöntemlerden en çok tercih edileni hiç kuşkusuz anlamın tercümesi yöntemidir. Bu yöntemin yanı sıra harfi harfine tercüme de başvurulan yöntemlerden bir tanesidir. Merhum Muhammed Hamidullah’ın Fransızca’ya yaptığı Le Saint Coran adlı tercüme bir Müslüman âlim tarafından yapılmış ilk harfi harfine tercüme örneğidir. Muhammed Hamidullah’ın Doğu ve Batıyı bilen ve çok çeşitli alanlara hâkim bir ilim adamı olması yaptığı bu tercümeyi dikkate değer kılmıştır. Bunun yanı sıra daha başka özellikleri ile de dikkat çeken bu Fransızca çeviri Aziz Kur’an: Çeviri ve Açıklama şeklinde Türkçeye tercüme edilmiştir. Bu çalışmada, Türkiye’de hatırı sayılır derecede bir okuyucu kitlesine sahip olan Hamidullah’ın, Türkçeye aktarılmış bu tercümesi değerlendirilecektir. (shrink)