We provide a battery of examples of delusions against which theoretical accounts can be tested. Then, we identify neuropsychological anomalies that could produce the unusual experiences that may lead, in turn, to the delusions in our battery. However, we argue against Maher’s view that delusions are false beliefs that arise as normal responses to anomalous experiences. We propose, instead, that a second factor is required to account for the transition from unusual experience to delusional belief. The second factor in the (...) aetiology of delusions can be described superficially as a loss of the ability to reject a candidate for belief on the grounds of its implausibility and its inconsistency with everything else that the patient knows. But we point out some problems that confront any attempt to say more about the nature of this second factor. (shrink)
Kavramlar doğru anlamlandırılmadığı takdirde meselelerin anlaşılması noktasında yanlış sonuçlara varmanın kaçınılmaz olduğu bir hakikattir. Fıtrat kavramı bu manada insanın neliği bağlamında başat kavram olarak her daim farklı değerlendirmelere konu olmuştur. İnsanın, gerek kendisini var eden Allah ile olan ilişkisi gerekse hemcinsleriyle ve içerisinde yaşadığı âlemle ilişkisi çerçevesinde bu kavramın anlam alanının tespiti yine ait olduğu dünya üzerinden yapıldığı zaman konu hakkında doğru sonuçların elde edilmesine imkân tanıyacaktır. Kur’ân ve hadislerde yerini bulan fıtrat kavramının anlam alanına yönelik çalışmaların bu alanlarda derinlemesine (...) tahlili noktasında söz konusu metinleri, kendi iç bütünlükleri ve birbirleriyle olan ilişkileri bağlamında meseleyi ele alması, en sağlıklı yol olacaktır. Bu çalışmada kavramın önce sözlük anlamı, türevleri üzerinden ele alınmış daha sonra Kur’ân ve hadislerde geçtiği durumları, belirtilen usûl üzerinden değerlendirmeye tâbi tutulmuştur. Sonuç olarak luğavî anlamı da dikkate alınarak fıtrat kavramı ile Kur’ân’da insanın Allah’la ilişkisine, hadislerde ise insanın doğasındaki sâfiyete ve insanlarla olan ilişkisinde dikkat gerektiren yönüne vurgu yapıldığı ortaya konulmaya çalışılmıştır. (shrink)
In his later work, Metafizicheskie predpolozheniia poznaniia. Opyt preodoleniia Kanta i kantianstva [Metaphysical Presuppositions of Knowledge. An Attempt to Overcome Kant and Kantianism], Evgeny N. Trubetskoy tried to overcome the Kantian tradition in philosophy in order to advance his conception of all-unity and the philosophy of absolute and unconditional consciousness. Despite insisting on the distinction between the “historical Kant” and Neo-Kantianism, in reality Trubetskoy was strongly dependent on the Neo-Kantian interpretation of Kant’s philosophy, which meant that his fight against Kantian (...) philosophy was really fought against a conception of Kant he unconsciously adopted from the Neo-Kantians. Evidence of this can be seen in his interpretation of the theory of knowledge and its tasks, his thesis concerning the antimetaphysical direction of Kantian philosophy, and his insistence on the presence of the transcendental method in Kant’s philosophy. (shrink)
Öz Çalışmanın konusu irfanî geleneğin on beşinci yüzyıldaki önemli temsilcilerinden ve aynı zamanda İbnü’l-Arabî’nin takipçilerinden biri olan İbn Türke’nin varlık mertebelerine dair görüşleridir. Konu, İbn Türke’nin varlık ve varlığın mertebeleri ile ilgili düşüncelerinden hareketle hazırlanmıştır. Birincil kaynakların esas alındığı bu çalışmada, İbn Türke ve Ekberî geleneğin önemli temsilcilerinin eserlerine müracaat edilmiştir. Çalışmanın amacı, felsefe ve kelâmın yanı sıra tasavvuf felsefesinin en önemli konularından biri olan varlık düşüncesi ve varlık mertebelerini İbn Türke’nin görüşleri çerçevesinde ele alarak âlemdeki varoluşun hakikatinin ne olduğu, (...) insanoğlunun özünün nereden geldiği gibi temel sorulara cevap olabilecek özgün bir çalışma ortaya koymaktır. Bu çalışmayla; varlığın bir ve tek hakikat olduğu, Hak’tan feyz ederek görünür âlemde ortaya çıkan her şeyin O’nun isim ve sıfatlarının tecellisi olduğu, her ne kadar Hak’tan ayrıymış gibi görünse de aslında Hakk’a doğru sonsuz bir dönüş içerisinde olduğu, dolayısıyla tek varlıktan kaynaklı çok sayıda varlığın esasen yokluğa mahkûm olduğu ve asıl varlığın Allah olduğu sonucuna varılmıştır. (shrink)