Abstract
Bu makale, İslamofobik söylemin Amerikan siyasetinin ayrılmaz bir parçası haline nasıl geldiğini, İslam ve Müslümanlar hakkındaki Amerikan siyasi söyleminin, özellikle 11 Eylül terör saldırılarından sonra İslamofobinin artışını nasıl etkilediğini ve İslamofobinin Amerikalıların desteğini toplamak ve Amerikan askeri işgalleri de dahil olmak üzere Amerikan emperyal emellerini meşrulaştırmak için siyasi bir araç olarak nasıl kullanıldığı incelemektedir. “Batılı” kimliğinin öteki algısındaki İslam karşıtlığı, 11 Eylül olayları ile birlikte yeni bir ivme kazanırken, Amerikan politik söylemi de -parallel bir şekilde- İslamafobi üzerinden doğu batı ayrımını keskinleştirmeye çalışmıştır. 11 Eylül’den sonra Amerikan siyasi söylemi sadece İslamofobiyi bir politika olarak benimsemekle kalmadı, aynı zamanda başkanlar tarafından imzalanan düzenlemeler ve yasalarla Müslamanlar üzerindeki baskının artmasına sebep oldu. Bu Müslamanları hedef alan bu politik düşünce, temel tezlerini Edward Said’in eleştirdiği Şarkiyatçılıktan (Oryantalizm) almaktaydı. Başka bir deyişle, Edward Said’in Oryantalizm teorisinin ana ilkeleri, 11 Eylül’den sonra ortaya çıkan İslamofobik siyasi söylemle paralellik göstermektedir. Bu açıdan makale, 11 Eylül sonrası Müslümanlar ve İslam hakkındaki Amerikan siyasi söyleminin (güç-bilgi-hakimiyet) ve Amerikalılar arasında artan İslamofobinin nasıl birbirine bağlı ve içiçe olduğunu göstermek için Edward Said’in Oryantalizm teorisini kullanmaktadır. Ayrıca, Amerikan politik söyleminin Müslümanları ötekileştirmek için kullandığı anlatım ve kavramların (“terörist”, “aşırılıkçı” ve “düşman” gibi) orientalist ve sömürücü Batı geleneğinin devamı olduğunu göstermek için söylem analizinden bir yöntem olarak yararlanmaktadır.