Abstract
Kant, bir 18. yüzyıl filozofu olmasına karşın, görüşleri kendi döneminde olduğu kadar sonraki yüzyıllarda da yankı uyandırmış ve birçok kişiye ilham kaynağı olmuştur. Kant’ın ahlak felsefesi üzerinden yürüttüğü tartışmalar, onun siyaset felsefesi de dahil olmak üzere tüm felsefesinin mihverini oluşturmuştur. Kant’ın birey odaklı felsefesi, bir yandan liberal ideolojinin takipçileri arasında tartışma konusu olurken, diğer yandan da 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren sosyal demokratlar arasında tartışmalara konu olmuştur. Almanya’da Lassalle’le başlayan bu tartışmalar, Fabian Hareketi’yle sürmüş ve Bernstein’le doruk noktasına ulaşmıştır. Bu hareketler, Ortodoks Marksizmden koptukça daha etik merkezli bir noktaya evrilmiş ve adeta neo-Kantçı bir projeye dönüşmüştür. Bu dönüşümü besleyen ve sosyal demokrat revizyonizmin temellerini oluşturan tartışmaysa Bernstein ve Kautsky arasında yaşanmıştır. Kant ve Marx’ın ahlak anlayışlarını mevcut toplum üzerinden tartışan ikili, buradan sosyal demokrasiye bir gelecek planı, iktidar stratejisi ve toplum tahayyülü de çıkarmak için çabalamışlardır. Bir yandan daha muğlak bir ahlak tanımı olan Marx’ın ve dolayısıyla Marksizmin ahlak görüşleri iki tarafından yorumlanırken, diğer yandan da Kant’ın ahlak anlayışının sosyal demokrasideki rolünün ne olması gerektiği tartışılmıştır. Bu bağlamda bu çalışma, öncelikle Kantçı ve Marksist ahlak anlayışlarını karşılaştırarak birbirinden ayrıldığı noktaları gözler önüne sermiştir. İkinci olarak bu çalışmada, sosyal demokrasinin hangi alanlarda Kantçı felsefeyi takip ettiği, Lassalle, Fabiancı Hareket, Kautsky ve Bernstein’in görüşleri tartışılmıştır.