Abstract
Althusser’in konjonktür okumaları ve konjonktüre ilişkin tanımlamaları felsefe pratiğini anlamak açısından merkezi bir önemdedir. Zira Althusser’in felsefi müdahaleleri bir konjonktür okumasına dayalı olarak geliştirilmiş müdahalelerdir. Dolayısıyla felsefe pratiğini tanımlamak için, felsefenin konjonktürle ilişkisini tanımlamak gerekmektedir. Bu bağlamda Althusser’in Hegel’e müdahalesini incelemek, felsefi müdahalelerin konjonktürle ilişkisini açıklamak için önemli bir örnek teşkil edebilecektir. Althusser’in Hegel’le ilişkisi erken döneminden itibaren mevcutsa da 1960’larda geliştirdiği müdahaleler bugün bilinen anlamıyla Althusserci felsefenin kurucu temelleri olarak anılmaktadır. Dolayısıyla 1960’larda geliştirilen bu müdahaleler özel olarak önem teşkil etmektedir. Bu dönemde Fransız felsefesi açısından bir Spinoza Rönesansı’da yaşanmaktadır. Ancak Althusser bu döneme damgasını vuran Spinoza Rönesansı’yla farklarını da ortaya koymuş, Hegel’e müdahalelerde bulunurken Hegel’den bazı kavram ve kategorileri de kullanmayı sürdürmüştür. Dolayısıyla Althusser ve Hegel ilişkisi genel olarak tanımlandığı gibi basit bir karşıtlık ilişkisi değildir. Bunun sebebi ise felsefe pratiğinin konjonktürle ilişkisidir. Felsefe pratiğinin konjonktürle ilişkisinin tanımlanması, felsefi müdahalelerin açıklanması ve buna dayanarak günümüz konjonktürüne ilişkin çıkarımlarda bulunulması için kritik önemdedir. Dolayısıyla tartışmamız, Althusser’in Hegelcilik çağında Hegel’e karşı geliştirdiği müdahaleleri inceleyerek, bir Spinoza çağında felsefe pratiğinin nasıl olabileceğine dair bir soru sormaktadır. Bu noktada sabit felsefi konumların var olmayacağı ve konjonktürel eğilimlerin felsefi müdahale için önemli olacağı öne sürülmektedir.