Husserl'de öznellik ve deneyim
Abstract
Bu yazının temel amacı, statik fenomenoloji içerisinde kalarak, Husserl düşüncesini oluşturan bazı temel kavramları incelemek ve düşünürün özgün yaklaşımını yakalamaktır. Yazının daha dolaylı amacı, Husserl fenomenolojisinin, genellikle sunulanın aksine, bir zihin felsefesi, algı teorisi ya da tartışmalı bir idealizmden daha fazlası olduğunu ortaya çıkarmaktır. Buna ek olarak, Husserl’i kendisinden önce gelen filozoflarla kıyaslayarak okumak kadar kendisinden sonra gelen filozofların Husserl yorumlarından öğrenmenin de düşünürü anlamayı zorlaştırdığı fikri yazının arka planını oluşturmaktadır. Açık ki Husserl radikal bir dünya deneyimi ve öznellik anlayışına sahiptir. Husserl bu radikal öznellik anlayışı ile deneyimi, metafizik ve insan-merkezci bir anlayışın sınırlarına hapsolmadan anlamaktadır. Yani Husserl bir taraftan ego’yu somut bir ego olarak incelemiş diğer taraftan da ontolojik bir dünya ve insan anlatısı ileri sürmekten kaçınabilmiştir. Elbette bu Husserl’in temel başarısıdır ve bu Husserl’in, bilinci, halihazırda bilim, felsefe ve diğer tüm başarılarına sevk eden kökensel anlamı ile birlikte ele almasına dayanır. Bu bağlamda, bahsettiğimiz dolaylı amacı da hatırlarsak, bu yazıda bilincin anlam verici aktivitesi, dünyayı anlamlandırma süreçleri ve bunun nasıllığı olarak okunmamaktadır. Amacımız, Husserl’in bilincin yaşantısına neden nüfuz etmeye çalıştığını ve aslında neyi ortaya çıkarmaya çalıştığını görmektir.