Abstract
Yalnızca özgürlüğün ön koşul olduğu eleştirel düşünmenin sağlam bir temele ihtiyacı vardır. Klasik modern felsefenin bu temeli artan bir ilgiyle bilimde bulacağına duyduğu inanç, bilgi kuramını felsefe için hayati değerde bir alan haline getirmiştir. Bu çerçevede bir yandan deneycilerin öte yandan akılcıların ortaya koydukları fikirler aynı temel soruya yanıt verme amacını taşısalar da çözümlerinin birbirleriyle uzlaşmaz oldukları iyi bilinir. Descartes’tan bu yana çok değişmeyen felsefenin Janus yüzlü bu halini kalıcı bir çözüme kavuşturmak isteyen filozoflardan birisi de Husserl olmuştur. Husserl’in fenonomenolojik yaklaşımının bilgi kuramının doğasına yönelik tespitleri Adorno’nun ilgisini çekmiştir. Husserl’in açık seçik sağlam bir temel arayışının fenomenolojik bir çözümlemeyle nasıl olumlu sonuçlandırılabileceği büyük bir sorundur. Bu yazıda Adorno’nun; mantığın kuşku götürmez oluşunu örnek alsak bile sonsuz bir döngüye kapılmadan Husserl’in felsefeye uygun bir temel kuramayacağını öne sürdüğünü göstereceğiz. Husserl’in fenomenolojik yaklaşımından kaynaklanan tutarlı bir bilgi kuramına, yine Husserl’in betimlediği “bunalım” nedeniyle olanak kalmamıştır. Artık bilgi kuramının içinde kalmanın felsefece bir değeri yoktur; bilgi kuramını modern felsefenin ana konusu haline getiren koşulların ele alınması öncelik taşımaktadır. Adorno bu önceliğin, Husserl felsefesinde gözetilmeyişinin, onun hem kaçınılmaz bir sonucu hem de zorunlu bir başlangıcı olduğunu düşünür.