The first comprehensive analysis of the philosophical issues raised by the hijab controversy in France, this book also conducts a dialogue between contemporary Anglo-American and French political theory and defends a progressive republican solution to so-called multicultural conflicts in contemporary societies. It critically assesses the official republican philosophy of laïcité which purported to justify the 2004 ban on religious signs in schools. Laïcité is shown to encompass a comprehensive theory of republican citizenship, centered on three ideals: equality (secular neutrality (...) of the public sphere), liberty (individual autonomy and emancipation) and fraternity (civic loyalty to the community of citizens). Challenging official interpretations of laïcité, the book then puts forward a critical republicanism which does not support the hijab ban, yet upholds a revised interpretation of three central republican commitments: secularism, non-domination and civic solidarity. Thus, it articulates a version of secularism which squarely addresses the problem of status quo bias - the fact that Western societies are historically not neutral towards all religions. It also defends a vision of female emancipation which rejects the coercive paternalism inherent in the regulation of religious dress, yet does not leave individuals unaided in the face of religious and secular, patriarchal and ethnocentric domination. Finally, the book outlines a theory of immigrant integration which places the burden of civic integration on basic socio-political institutions, rather than on citizens themselves. Critical republicanism proposes an entirely new approach to the management of religious and cultural pluralism, centred on the pursuit of the progressive ideal of non-domination in existing, non-ideal societies. (shrink)

The point of departure for this essay is a fourfold classification emerging from the European debate on the religious and ethical significance of the so-called Islamic headscarf, also known as hijab. Plurality promises a positive engagement in mapping multiculturalism toward intercultural dialogue and understanding. With a paradigm of an emergent intercultural ethics, the public leadership assumed by women in this debate testifies to the creativity by which imposed patterns of behavior are turned into strategies of resistance and liberation.

Türk milleti dünyanın en zengin kültürüne sahip olduğu gibi en zengin diline de sahiptir. Ancak daha eski çağların dil verileri ne yazık ki, yazılı vesikalara aktarılmamış, karanlık dönem olarak kalmıştır. O bakımdan Türkçenin Altay veya Proto-Türk devri hakkında bilgimiz sınırlıdır ve sahip olduğumuz kelime sayısı da çok azdır. Eski Türkçe adlanan bu lügat sadece Orhun-Yenisey yazıtları ile tespit edilen ve Uygur yazıtları ile devam eden Türkçenin malum en eski yazılı kaynaklarının sözlüğüdür. Yer yüzündeki diller arasında Türkçenin yerine baktığımızda, Ural-Altay dil (...) grubunun Altay koluna bağlı bir dil olduğu ve geçmişinin M.Ö. 4000’li yıllara indiği görülür. Bu tarihten, M.Ö. 5. yüzyıla kadar olan dönem genel olarak Altay veya Proto-Türk devri olarak adlandırılır. Bu dönemde Türkçe ile ilgili az da olsa birtakım dil kalıntılarına rastlanır; ancak bunun yeterli olmaması ve bu dönemden bize yazılı herhangi bir metnin ulaşmaması, bu çağların karanlık dönem olarak adlandırılmasına neden olmuştur. Bu dönemde Türkçenin Çuvaşça ve Yakutça ile henüz ayrılmadığı, hattâ daha eskiye gittiğimizde Moğol, Mançu, Tunguz dilleriyle aynı çatı altında toplandığı varsayılır. Bilindiği gibi daha önce Eski Türkçe döneminin ayrı ayrı metinlerini kapsayan birçok sözlük çalışması yapılmıştır. Ancak bu sözlükler birbirinden bağımsız hazırlanmış, bir kısmı Göktürk dönemi ile Orhun Yazıtlarını, diğer bir kısmı da Uygur dönemi ile bu dönem metinlerini temel almıştır. Eski Türkçe bir bütün olarak düşünüldüğünde, bu sözlüklerin bazı yönlerden yetersiz kaldığı bir gerçektir. Bu çalışmanın genel amacı, daha önce ortaya konulan Eski Türkçe sözlükleri bir araya getirerek Göktürk ve Uygur dönemlerini birlikte ele alan, daha kapsamlı ve tek bir sözlük oluşturmaktır. O bakımdan daha önce meydana getirilen sözlük çalışmaları temel alınarak ortaya yeni bir sözlük konulmuştur. (shrink)